Aile Dayanışma Ağı (ADA), 14. buluşmasını Saraçhane Parkı’nda düzenledi. 14. buluşmada, 244 gündür Silivri’de tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, basın açıklamasını okudu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan yaklaşık 4000 sayfalık İBB soruşturması iddianamesinin “taraflı” olduğunu söyleyen İmamoğlu, “Aylarca süren, bir soruşturma adı altında suç yaratmaya çalışanlar, şimdi hazırladıkları iddianameyi sahiplenmekten kaçıyor, birbirlerine atmaya çalışıyorlar" dedi. İsmini anmadan "Arada insan yalan… şey, ağzından bir şey kaçırabilir” diyen Cem Küçük'e işaret eden Dilek İmamoğlu, "Hiçbiri masum değil. Çünkü bu yalanların bedelini, özgürlüğü elinden alınmış yüzlerce insan, onların evlatları, anneleri, babaları ödüyor. Aileler parçalanıyor, çocuklar ağlıyor. Hal böyleyken, milyonların gözü önünde yalan söylediğini itiraf edenler, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor; iftiraya uğrayanlar cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. İşte bu, adaletin nasıl ters yüz edildiğinin en acı göstergesidir" diye konuştu.
"Bu yalanların bedelini, özgürlüğü elinden alınmış yüzlerce insan ödüyor"
“Aile Dayanışma Ağı olarak, bugün, yine aynı kararlılıkla, aynı umutla buluşmamızı gerçekleştiriyoruz” diyen Dr. İmamoğlu, Türkiye Gazetesi Yazarı ve TGRT Haber programcısı Cem Küçük'ün "Arada insan yalan… şey, ağzından bir şey kaçırabilir” sözlerine tepki gösterdi.
İmamoğlu, şunları söyledi:
“İddianame açıklandığından bu yana yaşananlar, bu sürecin ne kadar yanlış ne kadar taraflı ve nasıl bir adaletsizlik sarmalına dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Aylarca süren, bir soruşturma adı altında suç yaratmaya çalışanlar, şimdi hazırladıkları iddianameyi sahiplenmekten kaçıyor, birbirlerine atmaya çalışıyorlar. ‘İnsan arada yalan söyleyebilir’ diyerek geçiştirmeye kalktıkları o yalanlar gibi… Hiçbiri masum değil. Çünkü bu yalanların bedelini, özgürlüğü elinden alınmış yüzlerce insan, onların evlatları, anneleri, babaları ödüyor. Aileler parçalanıyor, çocuklar ağlıyor. Hal böyleyken, milyonların gözü önünde yalan söylediğini itiraf edenler, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor; iftiraya uğrayanlar cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. İşte bu, adaletin nasıl ters yüz edildiğinin en acı göstergesidir.

Bugün öyle büyük yalanlar, öyle büyük baskılar dolaşıyor ki… İnsan aklının, vicdanının kabul edebileceği şeyler değil bunlar. Sevgili oğlum Selim’in hesaplarına tedbir konuldu. Zaten aile şirketlerimize el konulmuştu. Şimdi bütün ailemiz baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bu bir adalet arayışı değil; bu düpedüz bir intikam duygusudur. Atılan her adım, bunu açıkça gösteriyor. İddianamenin ne kadar boş olduğu, artık kendi taraflarında bile kabul edilmeye başlanınca, bu kez gerçekleri anlatanları susturmaya giriştiler. Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafı, sesi, görüntüsü yasak. Kendini ifade etmesi yasak. Avukatının onu savunması yasak. Şimdi ise gerçekleri anlatan X hesapları teker teker kapatılıyor. 15,5 milyon kişinin oyuyla Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun ‘Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’ hesabı bile kapatıldı. Bu, yalnızca bir kişiyi susturmak değildir. Bu, koskoca bir toplumu susturmaya çalışmaktır. Bu, korkunun resmidir. Bu korku, asrın korkusudur!”
“Adalet herkes için eşit işlesin”
Dilek İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gelin bu tabloya birlikte bakalım: Bir yanda ‘Mahkeme canlı yayınlansın, her şey milletin önünde olsun’ diyenler… Diğer yanda ‘Saklayın, göstermeyin, konuşulmasın, duyulmasın’ diyenler… Sadece bu manzara bile kimin doğruları söylediğini, kimin saklamaya çalıştığını bütün açıklığıyla göstermiyor mu? Biz ise tüm bu baskıların, yalanların ve iftiraların karşısında en başından beri aynı net talebi dile getiriyoruz: Adalet herkes için eşit işlesin! Masumiyet karinesi korunsun; tutuksuz, adil ve şeffaf yargılama ilkeleri eksiksiz uygulansın. Mahkeme süreci TRT’den canlı yayınlansın! Şunu da tüm ailelerin ortak talebi olarak iletiyorum: TRT, artık tarafsız, sağduyulu ve masumiyet karinesini gözeterek yayın yapmalıdır. Kamu yayıncısı TRT, suçları kanıtlanmamış kişiler hakkında yapılan taraflı yayınlarla ailelere, çocuklara yaşatılan zulme artık son vermelidir.
Geçtiğimiz günlerde tüm siyasi parti liderlerine, hukuk örgütlerine, meslek örgütlerine ve sanatçılara bir çağrıda bulundum. Dedim ki: ‘Bu yargılama herkese açık olmalı. Herkesin gözü önünde, şeffaf ve tarafsız bir şekilde yapılmalı.’ Bazı genel başkanlar, bazı sanatçılar ve hukukçular bu çağrıya sessiz kalmadılar. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Ama tutuksuz ve adil yargılama, masumiyet karinesi ilkelerinin korunması adına da yine ses çıkarmalarını talep ediyoruz. Ayrıca bu çağrı yalnızca birkaç kişinin omuzlayacağı bir görev de değildir. Bu ülkede adaleti ya hep birlikte savunacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz.
Bu hukuksuzlukların bedelini sadece bireyler ödemiyor; ülkemiz ödüyor, Cumhuriyetimiz ödüyor. Milletin iradesi baskılanıyor. 86 milyonun geleceği, gençlerimizin yarınları tehlikeye atılıyor. Bir ülkede adalet yok edilirse, geriye tutunacak bir dal bile kalmaz. Bu yüzden adalete ve demokrasiye sahip çıkmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Biz buraya, Saraçhane’ye sadece tutuklu aileleri olarak gelmiyoruz. Biz buraya ülkemizin geleceğini, hepimizin ortak yarınlarını korumaya geliyoruz. Bu nedenle herkesi, her cuma burada yanımızda durmaya davet ediyorum. Çünkü biliyoruz ki; baskı varsa, dayanışma da vardır. Baskı büyüyorsa, dayanışma daha da büyür. Biz buradayız. Toplumun vicdanı burada. Adalet, eşitlik ve demokrasi için burada olmaya devam edeceğiz.”
Safiye Mutlu: Karanlıklar bir gün biter, aydınlığa döner
Dilek İmamoğlu'nun ardından seçilmiş Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun eşi Safiye Mutlu söz aldı. Konuşması sırasında gözyaşlarına hakim olamayan Mutlu, şunları ifade etti:
“Bu konuşmamı, şu anda Silivri zindanlarında dostları, yol arkadaşlarıyla birlikte, siyasi kararlarla, haksız ve hukuksuz yere tutuklu olan, canımdan çok sevdiğim eşim ve eşimin yol arkadaşlarının eşlerinin, yakınlarınızın üzüntüsü içerisinde, ancak eşimin bana sağlamış olduğu büyük bir cesaret ve gururla yapıyorum. 6-7 aydır tehdit ve taciz altında bulunan eşim, ‘Beni de alacaklar. Tutuklu arkadaşlarımın ne suçu vardı ki? Suç aranmıyor, suç yaratılıyor. Bizim suçumuz Cumhuriyet Halk Partili olmak, Ekrem Başkanımızın yanında olmak. Halk için, hak için mücadele etmek. Sen de korkma, çekinme. Bunlar biter, karanlıklar bir gün aydınlığa döner’ diyordu. Evet, ben de inanıyorum. Karanlıklar bir gün biter, aydınlığa döner.

Eşim, sıranın kendine geldiğini, kendisini de alacağını biliyordu. 4 aydır tehditler, telefonlar hiç susmuyordu. 12 Eylül cuma günü öğlen yanıma geldi. ‘Beni de yarın alacaklar’ dedi. Telefon gelmiş, bilgi gelmişti. Avukatını aradı. İl Sekreteri Soner'i aradı. Bilgi verdi ve belediyeye geçti. Akşam yine her zamanki gibi oturuyor, sohbet ediyorduk. Saat 23.00 İl Başkanımız Özgür Bey aradı. Eşim, ‘Bizi yarın alacaklar’ dedi. Özgür Başkan, ‘Ağabey, şu anda böyle bir durum görünmüyor. Sıkıntı yapma’ dediğinde, ‘Başkanım, ben sıkıntı yapmıyorum. Zaten 4 aydır ‘bu gece, bu gece’ diye bekliyorum. Ancak kesin öğrendim; beni sabah alacaklar. Korkmuyorum, kaygı duymuyorum. Sadece bilgi vermek istemiştim’ dedi. Sabah hazırdık. Saat 05.30 gibi geldiler. Eşim, gelen memurları buyur etti. Bizim onları beklediğimizi görünce şaşırdılar. Fazla rahatsızlık vermediler. Eşim gülerek, başı dik bir şekilde gitti."
Üniversite öğrencisi Büşra Ürgen: Katillerin, tecavüzcülerin alınmadığı o ters kelepçeyle gözaltına alındım
Buluşmada son konuşmacı olarak üniversite öğrencisi Büşra Ürgen söz aldı. Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı ses olmak için Saraçhane'ye gittiğini belirten Ürgen, “Bir Atatürk genci ve bu Cumhuriyetin ferdi olarak sessiz kalmayıp, sokaklardaydım. Gözaltına alındığım gün ters kelepçeyle yere ittirilerek, sözlü hakaretlere maruz bırakılarak alındım. Katillerin, tecavüzcülerin alınmadığı o ters kelepçeyle” ifadelerini kullandı.

