Aile Dayanışma Ağı (ADA), 12. buluşmasını Saraçhane Parkı’nda yaptı. Kalabalık bir vatandaş topluluğunun destek verdiği buluşmaya; Dilek Kaya İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı ve çok sayıda milletvekili katıldı.12. buluşmada, 230 gündür Silivri’de tutuklu bulunan CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun mektubu, eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu tarafından okundu.
“İlk günden bugüne yaşananlar, hukukun siyasetin aracı haline gelmesinin örnekleri oldu,” diyen İmamoğlu, “Kıymetli eşim Ekrem İmamoğlu’nun görüntüsüne, sesine yasak getirildi. 16 milyonluk İstanbul’un millet iradesiyle seçilmiş başkanının, neredeyse adını anmak yasak. X hesabına erişim engellenmiş durumda. Oysaki Ekrem İmamoğlu, hala İstanbul Belediye Başkanıdır. Bu yapılanlar yasal değildir” ifadelerini kullandı.
İktidarın basın üzerinde büyük bir baskı oluşturmaya çalıştığını vurgulayan İmamoğlu, “Sadece Ekrem İmamoğlu değil, halkın da haber alma hakkı engelleniyor; milletin iradesi susturulmaya çalışılıyor. Bununla da yetinilmiyor, açıkça aileler hedef alınıyor. Bu hafta içinde değerli kayınpederim Hasan İmamoğluile sevgili oğlum Selim ifadeye çağrıldılar. Daha ifadeleri alınmadan önce, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirildi. Artık yalnızca siyasetçileri değil, aileleri de hedef alıyorlar. Oysaki aile kutsaldır. Aile, toplumun temelidir. Ailelerin bile bu hukuksuzlukların muhatabı haline getirilmesi ne adalete ne siyasete ne de vicdanlara sığar. Bu; yargı eliyle bir intikam peşine düşülmesinin tablosudur” dedi.
İddianamenin bir an önce yazılması ve yargılamaların tamamının TRT’den canlı olarak yayınlanması taleplerini yineleyen Dr. İmamoğlu, “Haklılığımıza ve masumiyetimize inancımız tamdır. Bu mücadelede bizim en güçlü kaynağımız, umudumuz ve dayanışmamızdır. Bu dayanışmaya, barış ve huzur içinde ortak bir yaşam umuduna destek veren herkese teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar'ın kardeşi Caner Aydar ve üniversite öğrencisi Emircan Yılmaz söz alarak, kendilerinin ve ailelerinin yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
Aile Dayanışma Ağı'nın 12. buluşması Saraçhane Parkı’nda düzenlendi
Aydar: 22 haftadır her perşembe Adana'dan 1200 kilometre gelip, bir saat görüşüp, 1200 kilometre aynı gün dönüyoruz
Adana’ya bağlı Ceyhan ilçesinin Belediye Başkanı Kadir Aydar’ın kardeşi Caner Aydar da konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Bundan tam 161 gün önce, 31 Mayıs sabaha karşı hayatımızın en kötü gününe uyandık. Daha doğrusu uyanmadık, uyandırıldık. Bir şafak vakti, onlarca polis, evimizin kapısına geldiler. Ceyhan halkının kendini yönetmesi için seçtiği, gece ve gece gündüz demeden çalışan Belediye Başkanı’nı İstanbul'dan almaya geldiler. O sabah abim evde yoktu. Yazlıktaki evinde kalmaktaydı. Kendini almaya gelen polisleri öğrenince, telefonda, ‘Ne için gelmiş olursanız olun, yanlış yaptığım hiçbir şey yok’ diyerek hemen polislerin yanına geldi. Kadir Aydar'ın ailesi olarak biz; annem, ben, kardeşim ve akrabalarımız ile 22 haftadır her Perşembe, Adana'dan 1200 kilometre gelip, bir saat görüşüp, 1200 kilometre aynı gün dönüyoruz. Adana'dan Silivri'ye geliş yolculuğumuz onu görecek olmanın mutluluğu ve heyecanıyla güzel geçiyor. Onunla bir saat görüştükten sonra, onu burada, Silivri'de bırakıp Adana'ya dönmek, hüzünlü geçen yolculuğumuz, kalbimizde derin yaralar açmaktadır. Ve bu süreçte, başta bizimle aynı haksızlığa uğrayan diğer mağdur ailelerle birlikte birbirimize dost olduk. Acılarımızı paylaştık. Dostluğumuz aile bağına dönüştü. Aynı acıları, aynı duyguları paylaşmak, bizleri birbirimize daha yakınlaştırdı.”
"Mahkemeyi evde beklemesinde ne gibi bir sakınca var, illa ölmesi mi gerekiyor?"
Abisi ile birlikte babaları Mustafa Aydar’ın da tutuklu yargılandığına dikkat çeken Caner Aydar, baba Aydar’ın tutukluğu süresi içinde iki kez beyin damarı tıkanması sorunu yaşadığı, aynı süreçte kalp damarlarına stent takıldığı bilgilerini paylaşarak, “Cezaevi kapısını açık görse izinsiz çıkmayacak olan babamız Mustafa Aydar’ın mahkemeyi evde beklemesinde ne gibi bir sakınca vardır? Bu kadar ağır hasta birinin bırakılması için daha ne beklenmektedir? İlla ölmesi mi gerekmektedir?” sorularını yöneltti.
Saraçhane Parkı’nda ADA buluşmasına katılanlar Ekrem İmamoğlu posterleri tutuyor
Yılmaz: 19 Mart sürecinden beri öğrencilere yöneltilen işkenceye karşı insanlık onuru galip gelecek
19 Mart’tan sonra başlayan Saraçhane eylemlerinin 100’ncü günü nedeniyle düzenlenen buluşma sonrasında gözaltına alınıp tutuklanan üniversite öğrencisi Emircan Yılmaz da yaşadıklarını şu sözlerle özetledi:
“Haksızlığın, hukuksuzluğun 100’ncü gününde, tam da burada, Saraçhane'de, orantısız güç ve şiddete maruz kalarak, işkenceyle gözaltına alındım. Saatlerce ters kelepçeli olarak, önce yolun ortasında, daha sonra ise gözaltı aracında bekletildim. İki gecelik gözaltı süreci ardından tutuklanarak, Silivri Cezaevi’ne gönderildim. 19 Mart sürecinden beri öğrencilere yöneltilen bu işkenceye karşı insanlık onuru galip gelecektir. Biliyorum ki; içi boş dosyalarla rastgele seçilerek gönderildiğim bu zindanda bizden beklenen şey, haksızlığa karşı sesimizi kısıp, boynumuzu eğmemiz. Ama ne Vatan nezaretinin psikolojik şiddeti ne de bizi sindirmek için gönderildiğimiz Silivri Cezaevi, beni ve mücadele arkadaşlarımı yıldırabilir. Özgürlüğümüzden, eğitimimizden, gözü yaşlı ailemizden mahrum bırakanlar bilmelidir ki; öfkemiz, ilk günkü gibi dipdiridir. Ekrem İmamoğlu'nun duruşma salonundan haykırdığı gibi söylemek isterim ki; bizler yargılanmıyoruz, cezalandırılıyoruz. Tıpkı belediye başkanları, muhalif gazeteciler ve onurlu avukatlar gibi.
Ülkemizin yarınları için bir bedel ödenecekse, o bedeli biz çoktan ödemeye başladık. Hayatında adliye kapısından geçmemiş, karakolun önünden dahi yürümemiş gencecik arkadaşlarımızın günleri, şimdi nezaretlerde ve mahkeme salonlarında geçiyor. Kimimiz bir tweet attığı için, kimimiz anayasal hakkını kullandığı için soruşturmadan soruşturmaya, dosyadan dosyaya sürükleniyoruz. Sebebi ise basit: Daha adil, daha yaşanılabilir bir ülke istemememiz. Bu süreçte çoğunluğumuzun eğitimi sekteye uğradı. Kimimiz okulunu bırakmak zorunda kaldı, kimimiz senesini uzattı ama dik durmayı da öfkemizi diri tutmayı da hiçbir zaman bırakmadık. Çünkü umut hep var. Umut bizleriz, umut sizlersiniz. Umut; boyun eğmeyen, sesini kısmayan sanatçılar. Umut; doğru tarafta olan gazeteciler. Umut, burada bulunan her insan. Ekrem İmamoğlu'nun dediği gibi: Umut burada.”

