Trump’ın İkinci Döneminde İlk 100 Gün: Küresel Dengeler Derinden Sarsılıyor

Trump’ın İkinci Döneminde İlk 100 Gün: Küresel Dengeler Derinden Sarsılıyor

paylaş :

ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde attığı adımlar, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde şekillenen uluslararası düzende derin sarsıntılara neden oluyor. Reuters’ın Washington ve dünya başkentlerinden diplomatlar, eski ve mevcut hükümet yetkilileriyle yaptığı röportaja dayanan haberine göre, Trump'ın dış politikada izlediği radikal çizgi, uzun vadeli küresel etkiler yaratabilecek bir dönemin kapılarını araladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde attığı adımlar, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde şekillenen uluslararası düzende derin sarsıntılara neden oluyor. Reuters’ın Washington ve dünya başkentlerinden diplomatlar, eski ve mevcut hükümet yetkilileriyle yaptığı röportaja dayanan haberine göre, Trump'ın dış politikada izlediği radikal çizgi, uzun vadeli küresel etkiler yaratabilecek bir dönemin kapılarını araladı.

Radikal Hamleler ve “Önce Amerika” Doktrini

Trump, ikinci döneminin ilk 100 gününde alışılmış diplomatik normları hızla terk etti. Göreve başlar başlamaz, uluslararası ticaret kurallarını hiçe sayarak "eşi benzeri görülmemiş" bir küresel gümrük savaşı başlattı. Dış yardım programlarını keserken, NATO müttefiklerine yönelik aşağılayıcı söylemlerini artırdı. Moskova'nın Ukrayna'daki işgaline karşı ise daha Moskova yanlısı bir çizgi izlemeye başladı.

Bazı kaynaklara göre, Trump’ın dünya sahnesindeki tutumu yalnızca alışıldık diplomatik ilişkileri değil, aynı zamanda ABD'nin onlarca yıldır müttefikleriyle kurduğu güven temelli yapıları da temelinden sarstı. Trump'ın Grönland'ı ABD'ye katmak, Panama Kanalı'nı yeniden ele geçirmek ve Kanada'yı ABD’nin 51. eyaleti yapmak gibi marjinal görünen çıkışları ise şok etkisi yarattı.

Eski ABD Özel Temsilcisi Elliott Abrams, durumu şöyle değerlendirdi:

“Trump, sekiz yıl öncesine göre çok daha radikal bir çizgide. Onun bu kadar ileri gideceğini beklemiyordum.”

Reuters’ın analizine göre, Trump'ın "Önce Amerika" gündemi yalnızca ABD'nin küresel ilişkilerinde soğumaya yol açmakla kalmadı, aynı zamanda ülkeler arasındaki güveni de ciddi biçimde zedeledi.

ABD Müttefiklerinden Uzaklaşıyor

Avrupa’da pek çok ülke, Trump’ın öngörülemeyen politikalarına karşı kendini koruma arayışına girdi. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, "Avrupa için gece yarısına beş dakika kala" diyerek transatlantik ilişkilerin Trump yüzünden büyük bir tehdit altında olduğunu vurguladı.

Avrupalı ülkeler, ABD silahlarına olan bağımlılıklarını azaltmak için savunma sanayilerini güçlendirme planlarını hızlandırdı. Güney Kore’de ise Trump'ın ittifak politikalarına duyulan güvensizlik, ülke içinde bağımsız bir nükleer cephanelik oluşturulması yönündeki tartışmaları yoğunlaştırdı. Kanada, ABD’ye olan ekonomik bağımlılığı azaltmak için Avrupa Birliği ile ilişkilerini derinleştirme adımları atmaya başladı.

Kimi analistlere göre, ABD ile bağların zayıflaması, müttefikleri Çin’e daha fazla yönelmeye itebilir. Küresel ekonomik dengelerde bir eksen kaymasının başlamasından endişe ediliyor.

Beyaz Saray: “Sorun Trump Değil, Biden’ın Bıraktığı Miras”

Beyaz Saray ise bu eleştirileri reddederek, Trump'ın attığı adımların dünyada bir "temizlik" hareketi olduğunu savundu. Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, Reuters’a verdiği demeçte şunları söyledi:

"Başkan Trump, Ukrayna ve Rusya'yı müzakere masasına getiriyor, Çin'i sorumlu tutuyor ve güney sınırımızı güvence altına alıyor. Biz, Biden yönetiminin dünya sahnesinde bıraktığı sorumsuz mirası temizliyoruz."

Hughes ayrıca Trump’ın İran’a karşı "Maksimum Baskı" politikasını yeniden uygulamaya koyduğunu, Husilere terörle mücadelede ağır bedeller ödettiğini ve dört yıl boyunca ihmal edilen güney sınırını güvenli hale getirdiğini vurguladı.

Trump’ın Rusya Yakınlaşması ve Ukrayna Politikası

Öte yandan, Trump'ın Rusya ile kurduğu ilişkiler kamuoyunda büyük tartışma yaratıyor. Reuters/Ipsos'un Mart ayında yayımladığı ankete göre Amerikalıların %50’den fazlası Trump'ın Rusya ile "çok yakın" ilişkiler içinde olduğunu düşünüyor.

Şubat ayında Oval Ofis’te Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy ile yaşadığı sert tartışma, Trump'ın Kiev’e desteği zayıflatma niyetinde olduğu yorumlarına yol açtı. Analistler, Trump’ın Moskova’ya sıcak yaklaşımının, NATO destekli Ukrayna’yı toprak kayıplarını kabullenmeye zorlayabileceği yönünde endişelerini dile getiriyor.

Küresel Düzende Büyük Bozulma

Eski Ortadoğu müzakerecisi Dennis Ross, Reuters’a yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:

"Şu anda gördüğümüz şey, dünya işlerinde büyük bir bozulma. Trump’ın dengesiz adımları karşısında birçok hükümet uzun vadeli tedbirler almaya başladı."

Trump’ın küresel sahnede kullandığı saldırgan dil, bazı analistlere göre, özellikle Çin’in Tayvan’a yönelik muhtemel hamleleri için bir gerekçeye dönüşebilir. Trump’ın Grönland’ı ilhak etme ve Panama Kanalı’nı ele geçirme gibi açıklamaları ise müttefik ülkeler nezdinde ABD’ye yönelik güveni ciddi şekilde aşındırıyor.

Bazı uzmanlar Trump'ın bu tür aşırı söylemleri bir pazarlık taktiği olarak kullandığını ileri sürse de, birçok ülke bu tehditleri ciddiye almaya başladı.

Çin ve Küresel Denge Mücadelesi

Reuters, Çin'in Trump’ın politikalarından doğan boşlukları doldurmaya çalıştığını aktarıyor. Pekin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde etki alanını genişletmek için diplomatik ve ekonomik girişimlerini artırdı.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı kıdemli üyesi Aaron David Miller ise şu yorumu yaptı:

"Şu anda yaşananlar henüz geri dönülemez noktada değil. Ancak Trump yönetimi bu politikalarını sürdürürse, telafi edilmesi imkansız zararlar doğabilir."