EuroTopics: Trump'ın Beyaz Saray'a Dönüşü ve Muhtemel Değişiklikler

EuroTopics: Trump'ın Beyaz Saray'a Dönüşü ve Muhtemel Değişiklikler

paylaş :

EuroTopics: Trump'ın Beyaz Saray'a Dönüşü ve Muhtemel Değişiklikler,

Trump'ın Beyaz Saray'a Dönüşü ve Muhtemel Değişiklikler

    Trump'ın İkinci Dönemi Onaylandı
    ABD Kongresi, Donald Trump’ın 2024 başkanlık seçimindeki zaferini onayladı. Cumhuriyetçilerin Kongre'nin her iki kanadında çoğunluğu sağlaması, Trump'ın politikalarını hayata geçirmesini kolaylaştıracak. Trump, 20 Ocak 2025'te yemin ederek göreve başlayacak.

      Geniş Yetkiler ve Daha Az Engelle Karşılaşma (Jornal Económico)
      Trump, Cumhuriyetçilerin desteğiyle iç ve dış politikada radikal değişiklikler yapma gücüne sahip. İç politikada enerji, finans, sağlık ve göç alanlarında değişiklikler bekleniyor. Dış politikada ise Çin ve Avrupa ile ticarette gümrük vergilerinin artırılması, çevre politikalarının gözden geçirilmesi ve savunma harcamalarının artması öngörülüyor.

        Daha Ciddi ve Radikal Bir Yaklaşım (Karar)
        İlk başkanlık döneminde hafife alınan Trump, artık ciddiye alınıyor. Bürokrasiyi kendisine sadık kişilerle doldurması ve radikal adımlar atması bekleniyor. Bu durum, ana akım siyasetin ve medyanın Trump'ın etkisine karşı direnme kapasitesini sınayabilir.

          Korumacılık Eğilimleri (Corriere del Ticino)
          Trump, küresel ticarette korumacılık politikalarına dönüş sinyalleri veriyor. Çin ve Avrupa'ya yönelik gümrük vergilerinin artırılması, yeni ticaret anlaşmazlıklarını tetikleyebilir ve küresel ticareti yavaşlatabilir.

            Şiddet İçeren Söylemlerin Normalleşmesi (Público)
            Trump’ın popülist yaklaşımı, ABD’de siyasi şiddet riskini artırırken, küresel çapta da benzer eğilimlerin yayılmasına yol açabilir. Şiddeti normalleştiren söylemleri, dünya genelinde tehlikeli bir örnek oluşturabilir.

            FPÖ Lideri Herbert Kickl'in Şansölyelik Adaylığı ve Olası Sonuçları

                Avusturya'da Koalisyon Görüşmeleri
                Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, hükümeti kurma görevini sağ popülist FPÖ lideri Herbert Kickl'e verdi. Muhafazakâr ÖVP ile koalisyon görüşmeleri sürüyor. Bu gelişme, hem Avusturya iç politikası hem de Avrupa için geniş yankılar uyandırdı.

                  Liberal Demokrasi Tehlikede (Der Standard)
                  Paul Lendvai, Kickl'in şansölyeliğinin, Avusturya'da liberal demokrasinin sonunu getirebileceğini savunuyor. FPÖ'nün liderliğinde kurulacak hükümetin, Viktor Orbán ve Robert Fico gibi Avrupa karşıtı liderlerin çizgisine yakın bir yönetim oluşturacağını belirtiyor.

                    Sağın Yükselişi ve Avrupa'da Alarm Durumu (Süddeutsche Zeitung)
                    Avusturya, aşırı sağın hükümetlere liderlik etmesi konusunda Avrupa'da örnek teşkil ediyor. Bu durumun, eski halk partilerinin zayıflaması ve sağ popülist hareketlerin güç kazanmasıyla ilgili genel bir eğilimin parçası olduğu vurgulanıyor.

                      Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Tehdit Altında (NRC)
                      Kickl'in programı, AB'nin temel değerleriyle çelişiyor. Göçmen karşıtı politikalar, Rusya'yla yakın ilişkiler ve iklim aktivistlerine yönelik baskılar, Avusturya’nın AB içinde otoriterleşme eğiliminde bir üye haline gelmesine neden olabilir.

                        Koalisyon Görüşmelerinin Zorluğu (La Repubblica)
                        Karl Nehammer'in istifası, merkez partilerin uzlaşamaması sonucu aşırı sağa alan açtı. FPÖ'nün liderliğinde bir hükümet kurulması, Orta Avrupa’da karamsar bir tablo yaratabilir.

                          Aşırı Sağ Etkisi ve Yönetilemezlik (Respekt)
                          Avusturya’daki gelişmeler, Avrupa genelinde aşırı sağın güç kazandığını ve hükümet kurmanın giderek zorlaştığını gösteriyor. Bu eğilim, sosyal krizlerden ve geleneksel siyasete duyulan güvensizlikten besleniyor.

                          Charlie Hebdo Saldırısının 10. Yıldönümü

                            Anma Töreni ve Tartışmalar
                            Paris'te, 2015’teki Charlie Hebdo ve Hyper Cacher saldırılarında hayatını kaybeden 17 kişi anılıyor. Basın, Fransız toplumunun ifade özgürlüğü ve sert mizah karşısında 2015’teki dayanışmayı bugün de sürdürebilip sürdüremeyeceğini tartışıyor.

                              İfade Özgürlüğüne Yönelik Yeni Tehditler (De Standaard)
                              Karel Verhoeven, ifade özgürlüğünü savunanların, aslında basın özgürlüğünü kontrol altına almak isteyen politikacılar olduğunu belirtiyor. Rusya ve Trump dönemindeki ABD örneklerine dikkat çekerek, özgür basının korunmasına yönelik içten bir çabanın giderek azaldığını vurguluyor.

                                Hoşgörüde Azalma (The Economist)
                                Fransız toplumunda kışkırtıcı mizaha yönelik hoşgörünün azaldığına dikkat çekiliyor. "Je suis Charlie" dayanışma ruhu zayıflıyor. 2016’da Fransızların %71’i bu ifadeyi benimserken, 2023’te bu oran %58’e düştü. Bu düşüş, genel olarak Batı toplumlarında hakaretlere daha az tahammül edilmesi eğilimiyle bağlantılı olabilir.

                                  Mizahın Yasal Koruması (L’Humanité)
                                  Sébastien Bailly, Fransız yargısının mizah ile hakareti ayırabilme yeteneğine vurgu yapıyor. Mizahın iki temel şartı olduğu belirtiliyor: doğru tonu yakalamak ve mizahın açıkça tanınabilir olması. Bu kuralların ihlali, demokratik değerlerin tehlikeye girmesine yol açabilir.